Haber

Tayvan gerçekten Avrupa’nın sorunu mu?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Salı günü Hollanda’da yaptığı “Avrupa’nın geleceği” konulu konuşmasında son derece sakindi. Ne emeklilik reformlarına yönelik beklenmedik protestolar ne de Çin ile ilişkiler konusundaki görüşlerine yönelik tepkiler Macron’u üzdü.

Macron’un Pekin ziyaretinin ardından verdiği bir röportajda Avrupa’nın Çin ile ilişkilerinde ABD’den (ABD) daha bağımsız olması gerektiğine ilişkin görüşünü daha fazla açmasını bekleyenler hayal kırıklığına uğradı.

Lahey’de yaptığı konuşmada “Ben bir hayalperestim” diyen Macron, ekonomik ve endüstriyel açıdan daha özerk bir Avrupa Birliği (AB) vizyonunu dile getirdi; ama bu sefer Tayvan’dan bir şey söylemedi.

Fransızca YankılarGazetesine verdiği bir röportajda, Avrupalıların Tayvan konusunda Çin ile artan gerilimde ABD’yi “takip etmemeleri” ve “kendilerinin olmayan krizlere” düşmemeleri gerektiğini söyleyerek uluslararası şaşkınlığa neden oldu.

Macron’un sözleri Washington’da tepkiye yol açarken, AB başkentlerinde de kaşların çatılmasına neden oldu.

Macron, diğer AB liderleriyle birlikte uzun süredir Avrupa’nın uluslararası arenada “stratejik özerkliğini” geliştirmesi gerektiğini savunuyor. Ancak ABD’nin Ukrayna’nın Rus işgalinin en büyük destekçisi olduğu göz önüne alındığında, birçok kişi Macron’un görüşünü dile getirirken tam olarak bu kelimeleri seçmesini samimiyetsiz buldu.


Emmanuel Macron’un Hollanda’da “Avrupa’nın Geleceği” konulu konuşması büyük yankı uyandırdıFotoğraf: Robin van Lonkhuijsen/ANP/IMAGO

Tanınmış Senatör Marco Rubio da dahil olmak üzere ABD’li Cumhuriyetçilerin işaret ettiği gibi, kapı komşusu bir savaş sürmekte olan AB, güvenlik açısından son derece Washington’a bağımlı.

Bazı dış politika uzmanları, Donald Trump yönetiminde zorlu bir dönemin ardından ABD Başkanı Joe Biden yönetiminde toparlanan Transatlantik ilişkilerini sorgulamanın akıl karı olmadığını söylüyor.

İyi analist, kötü diplomat mı?

Öte yandan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Araştırma Direktörü Jeremy Shapiro, Macron’un açıklamalarının yarattığı tartışmanın Fransız liderin haksız olduğu anlamına gelmediğini düşünüyor.

DW’ye konuşan Shapiro, “Bence Avrupalı ​​liderlerin büyük çoğunluğu, meselenin Washington’dan bağımsızlıklarını savunmak, Çin’le ilişki kurmak olduğu ve aslında Tayvan’ın kendi sorunları olmadığı konusunda hemfikir.”

Eski bir ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı olan Shapiro’ya göre sorun, Macron’un bunu alenen ve müttefikleriyle istişare halinde söylemiş olmasıdır. Ayrıca Macron’un açıklamalarını Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in eşlik ettiği Çin’e gerçekleştirdiği üst düzey bir ziyaret kapsamında yapmış olması, kendisinin bir bütün olarak AB adına konuştuğu izlenimini yarattı.

Sonuç olarak Macron’un açıklamaları Fransa’nın müttefiklerinin başını ağrıttı. ABD’li Senatör Rubio, AB’nin Tayvan’ı sorunu olarak görmemesi halinde Washington’un Ukrayna’ya benzer bir yaklaşım sergileyebileceğini ima etti. Shapiro, böyle bir tehdidin çoğu AB ülkesinde “tüyleri diken diken ettiğini” söylüyor.

Fransa Cumhurbaşkanı’nın başı ilk kez bu tür açıklamalardan dolayı başı belaya girmiyor. Örneğin 2019’da NATO’nun “beyin ölümü” olduğunu belirterek ortalığı karıştırdı. “Fransa Cumhurbaşkanı’nın bu tür şeylerle bir yere varamayacağını öğrenmemiş olmasına şaşırdım. O çok iyi bir analist. Bir düşünce kuruluşunda iş isterse, onu işe alırız. Ama işin garibi. İyi bir diplomat gibi görünmüyor” dedi Shapiro.


Bölgede büyük bir tatbikat düzenleyen Çin, Tayvan’a yönelik tehditlerini artırdıFotoğraf: Ni/Xinhua/AP/picture Alliance

“Bu sorun çözülmezse bir sonraki Transatlantik krizi Çin olacak”

Brüksel’deki Alman Marshall Fonu’nda araştırmacı olan Bruno Lete, DW’ye Macron’un yorumlarının öfkeye neden olmasına rağmen, bunun bildiğimiz Transatlantik güvenlik yapısının çökmesi anlamına gelmediğini söyledi. Lete, “Bunun varoluşsal bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Perde arkasında diplomatlar arasında düzeltmeler yapılacak” dedi.

Lete, Macron’un sözlerinin muhtemelen unutulacağı uyarısında bulundu ancak ABD ile Çin arasındaki gerilim devam edecek ve AB giderek daha fazla taraf tutmak zorunda kalacak.

Pekin, Tayvan’ı kendi topraklarının bir parçası olarak görüyor ve son dönemde sık sık askeri müdahale tehdidinden bahsediyor. ABD ise Çin’in askeri güç kullanması halinde Tayvan’a savunma takviyesi yapacağını açıklamıştı. ABD Dışişleri Konseyi’ne göre, Washington’un Tayvan ile askeri teçhizat satışı da dahil olmak üzere yakın ama gayrı resmi bir ilişkisi var.

Pekin, bir yıldan kısa bir süre içinde ikinci kez Tayvan çevresinde büyük bir askeri tatbikat düzenledi. Üç gün süren Müşterek Kuvvet tatbikatı sırasında savaş gemileri ve savaş uçakları, Tayvan’a yönelik saldırı senaryosunu hayata geçirdi.

Tayvan meselesinin ötesinde, ABD Başkanı Joe Biden, Avrupalı ​​müttefiklerini, ekonomik ve endüstriyel adımları ve insan hakları ihlalleri iddiaları nedeniyle Pekin’e karşı daha sert bir tavır almaları için uzun süredir zorluyor.

ABD, Tayvan konusunda Avrupa’daki yakın müttefiklerinin takviye edilmesini istiyor. Lete, “Avrupa’nın savaş uçağı veya firkateyn göndermesini beklemiyorum. Ancak ABD’nin Avrupa’nın diplomatik desteğine, örneğin Birleşmiş Milletler’e ihtiyacı var” diyor.

Lete, “Sonunda AB ve ABD, Çin’e nasıl yaklaşılacağı konusunda bir tür anlaşmaya varacak” dedi.

AB, Çin’e karşı tutumunu sertleştirme baskısı altında

Shapiro, birçok AB ülkesinin Çin’e dikkat çekmemeye çalışacağını ancak bunun mümkün olmayacağını öne sürerken Lete, “Aslında Avrupa’nın Çin politikası ABD’ye doğru ilerliyor. Hem AB hem de NATO sertleşti. Son yıllarda Çin’e karşı resmi duruşları. Bence şu anki durum AB’nin ABD’ye fazla bağımlı olması ve ABD’nin Çin sorununu çok fazla önemsiyor olması” dedi.

DW Türkçe’ye sansürsüz nasıl erişebilirim?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu